PORTAL C

SİZDEN GELENLER ARŞİVİ

Bu site bir destanın ürünü ve bir halkın öyküsüdür... Hoş geldiniz...                                                                                                                          Hak yemedik hak dağıttık ; zulme karşı saç ağarttık...

 

YAZAN: Ç
TARİH: 06/10/2010
TÜR: ÖYKÜ


1.

Rahip, neşe içindeki dört gençten yana sevgiyle baktı ve gülümsedi. (Hâlbuki, tam bir yıl dokuz ay sonra, Santa Maria Katolik Kilisesi’nde, Pazar ayinini bitirip, saat on altıya doğru duaya başlayacağı sırada, sonradan gazetelere O.A. diye geçecek on altı yaşında birinin “Allahuekber” diyip, kendisini sırtından vuracağını bilseydi, tebessüm etmez, üzülür, dalgınlaşır, belki de bir süre yalnız kalmak için cübbesinin eteklerini toplayıp, sisler içindeki manastırı terk ederdi.)

Rahip Andrea Santoro’yla, dört akraba ve arkadaş gencin Sümela ziyareti aynı güne rastlamıştı. Manastır yerli yabancı ziyaretçilerle doluydu. Her birinin elinde ya bir kamera ya da fotoğraf makinesi vardı. Meraklıydılar; ilk defa gelenler manastırın yapısına mı, yoksa manastırdan görülen muhteşem Karadeniz manzarasına mı bakacaklarını şaşırmışlardı. Rahibin, kalabalığın içinden kolayca seçilen, bilim adamlarına has bir ciddiyete sahip yüzü, onun orta yaşlarını çoktan geride bıraktığını, gittikçe artan yorgunluğunu, bunlara karşılık içindeki sevginin diriliğini hemen ele veriyordu. Dağınık saçları yer yer aklaştığı için, hafif salamura grisi rengini almıştı. Büyük, siyah camlı gözlükleri vardı. Gençlerin yanına yaklaştı. Gençler, yanlarına yaklaşanın içten tebessümünü fark edince, onun iyi kalpli birisi olduğu konusunda sessizce fikir birliğine vardılar. Rahip bir şey söylemeden, her birine, birer tane, kucağında İsa ile tasvir edilmiş Meryem ana ikonu verdi. İçlerinden Maçka’da yedek subay olarak askerliğini yapan Mustafa, ortalamanın üzerindeki İngilizcesiyle teşekkür etti, utandılar. Santoro uzaklaşırken, gençler, rahibin bu kadar insanın içinde sadece kendilerine ilgi göstermesini, rahibin kendilerini “asil, efendi gördüğü” şeklinde yorumladılar ve her zaman yaptıkları gibi, birbirlerinin davranışlarını sözlerle karikatürize edip, dakikalar boyu gülerek oralarda gezinmeye ve fotoğraf çekmeye devam ettiler.

Bu dört gencin birisi bendim. Portal C’nin “Sizden Gelenler” bölümüne “Ç.” takma adıyla yazı gönderen, ben. Bu anlattıklarım, 2004 Mayıs’ının 17’sinde öğleden sonra 2 sıralarında oluyordu ve aynı saatlerde, Novosibirsky’de (Svetlana evde doğurmak istediği için) Alexander Nevski Katedrali’nin karşısındaki caddede, Amethyst apartmanının 1/B katında, güneşli bir odada, Kandinsky’lerin, Anya adını verdikleri kızları dünyaya gelmişti. Anneanne yaşlı Alexandra, yeni doğanı sevinç gözyaşlarıyla karşılamıştı. O, kar tanesi gibi bembeyaz bebeğin başında mutluluktan ağlarken, epey güneyde, Akdeniz’de, Manavgat’ın ikinci özel polikliniğinin, resmi açılışından sonraki ilk hastası, düzayak acil girişinden içeri adımını atıyordu.

Bu kısa girişten sonra, klasik romanlarda denildiği gibi, bu tarihten itibaren uzun bir süre hikâyemizdeki kişilerin yaşamlarında kayda değer bir gelişme olmadığını belirtmeli, buna dayanarak hikâyemin birinci bölümünü burada bitirmeliyim. Okuyucudan, ikinci bölümü okumaya başlarken aradan 1 yıl 9 ay geçtiğini peşin peşin kabul etmesini rica ediyorum, böylelikle benim işim de kolaylaşacaktır. Madem öyle, sizlerin bu iyiliğine karşılık, ben de ikinci bölümden biraz ipucu veriyim:

……
 

Bağışlayın, ipucu niyetiyle bir şeyler yazdım, fakat yazdığım gibi de hemen sildim, olmuyor. İpucu vermek, her şeyi ortaya dökmekten daha zor sanırım. Bence en iyisi daha fazla uzatmadan, yazıyı site yönetimine postalayıp, ikinci bölüme çalışmak…
                                                                                                                                                                                                                                                                                                  Yazan: Ç.